Ben Size Dememiştim değil mi?

Yazılarıma neden ara verdim?

Motosikletle geçen kırk yılda, markaların hep daha iyiyi yapma çabaları, her yıl bana yeni heyecanlar verdi. ”Niçin?” de söylediğim gibi, hedefim bilgi birikimimi insanlarla paylaşıp, Türkiye’de motosikletin gelişmesine katkıda bulunmaktı.

İki yıl öncesine kadar da her şey yolunda gidiyordu. Ürünlerini daha ucuza mal etmeye çalışan markalar, yatırımlarını ucuz iş gücüne sahip uzakdoğu ülkelerine kaydırarak, büyük bir hataya düştüler. Çünkü kısa zamanda markaların kötü taklitleri sadece ülkemizi değil, Dünya’yı sardı. Bu konuda yerli motosiklet basınında söylenmeyen kalmadı. Bir tek ben yorum yapmadım. Şimdi de yapmıyorum. Sükut altındır sözü bir kez daha doğrulandı. Çünkü motosiklet taklitlerinin artık süngüsü düştü ve geriye boşalmış dükkanların camında yazan şok kampanya yazıları kaldı.

Rana ve Selçuk Alagöz

Hikayenin o kadar çok hazin yanı var ki, hangisinden başlayayım. Fren yaptığında, fren merkezi braketinden kırılıp üstündeki insanların hayatını riske sokmasından mı, adına ruhsatlı aracı, servislerde parçasızlıktan yatarken ödemek zorunda olduğu vergilerden mi, yoksa ikinci elde çöp olmasından mı? Yazık bu insanlara. Motosiklet taklitleri üzerine yapılan çeşitli yorumlardan en yoğunu “Türk insanı motosiklet ile tanıştı” diyorlar. Ben buna kat-i suretle katılmıyorum.

Benim rahmetli annem çok kıymetli bir öğretmendi. Ben ilk okulda okurken baş öğretmenimiz Bahattin Alagöz, müzisyen kardeşler Selçuk, Rana, Ali Alagöz’ün babalarıydı. Dolayısı ile tanışırdık. Ben mandolinden gitara geçmek istediğimde, Alİ Alagöz, altmışlı yılların efsanesi Jimi Hendrix’in kullandığı beyaz Gibson gitarının aynısını kullanıyordu. Sadece Jimi’nin ki solaktı. Rahmetli annem bana onu almak istedi. Alagözler dediler ki, “Firdevs hanım, bu gitar Tolga’ya başlangıç için çok fazla”. Anneciğimin cevabı aynen şöyle oldu, “eğer Tolga’ya ucuz bir gitar alırsam, çıkan ritmlerden haz almayabilir, başladığı gibi bırakır”.

Evet, ben bir Jimi Hendrix olmadım. Zaten motosiklette de Valentino Rossi olamayacağım gibi ama kırk yıldır keyifle motosiklete de binerim, gitar da çalarım. Önemli olan kabiliyet limitlerinde de olsa yapılan hobiden keyif almaktır. Bu sizin kullandığınız araçların kalite seviyesi ile de doğru orantılıdır.

2005 yılı motosiklet adetleri üzerine yapılan istatistiklerdeki artış, distribütörlerin iştahını kabarttı. O zaman daha çok getirip, daha çok satma düşüncesi kotaları yükseltti. Pazarda bir hazırlık, bir hazırlık. Fuarın biri Lütfi Kırdar’da, biri CNR’da ve CNR’da ki fuarın ikinci günü bir haber fuarın ortasına bomba gibi düştü. ÖTV % 8 den, 250 cc motor hacmine kadar % 22 ye, üzeri hacimlerdeki motosikletlerde % 37 ye çıkarılmıştı. Bütün hesaplar alt üst oldu. Ama bunun yine asıl sebebi piyasaya sokulan ucuz motosikletlerin yarattığı suni artıştı. Bütün pazarlar böyledir. Önce gelişmesi beklenir, sonra verimi alınır. Burada aslında gelişen doğru düzgün bir şey olmadığı halde motosiklet darbe aldı.

1974 model Mobylette (19 Temmuz 2006, Antalya) – Torununa miras bırak !

Bu yaz her zaman olduğu gibi eşimle motosiklet turlarına çıktık. Özellikle küçük beldelerde motosiklet satan arkadaşlarla sohbetler yaptım. Bunu yaparken de uğradığım yerleri açık söyleyeyim seçtim. Yani motosiklet satan alakasız esnafa uğramadım. Söyledikleri şuydu; “biz ayda 30 YTL taksitle 1.250 YTL den başlayan fiyatlarla motosiklet satıyoruz ama bunu alanlar 400 YTL civarında tutan ve genelde eğitimden ziyade prosedürde kalan bu sertifikayı alamıyorlar. Trafık denetiminde motosikletleri bağlanınca, buralar küçük yerler diğer insanlar alımkar olmuyorlar. Böylece herkes zaman içersinde kendi işine dönüyor.

Tolga Büyüköner, 1971

Tolga Büyüköner1973’den kalma bir anahtarlık 🙂

Düşünebiliyor musunuz, bir furya piyasaya ne zararlar verdi. Son olarak gümrük girişine motosiklet başına konan birkaç yüz dolarlık fonla furyaya dur denildi. Marka distribütörlerine gelince artan ötv, yükselen kur neticesinde, stoktan çıkmak için, herkese kulis satışı yapıldı. Kimse aynı malı aynı fiyattan almadı. Dolayısı ile piyasanın nabzını tutan ikinci elde tutarsız fiyatlar oluştu. Firmalar hedefledikleri karı, ötv’ye ve kur artışına sponsorluk yaparak 2006 kaosundan çıkma telaşına düştü.

2007 yılı motosiklet piyasası nasıl olacak?

Markalar 2006 yılı adetlerinin dörtte birini getirip, gerçek değeri üzerinden satacaklar. Böylece ikinci el motosiklet kıymetlenecek. Yeni oluşacak motosiklet fiyatlarını diğer ülkelerle kıyaslayacak olursanız, en pahalı benzinle yürüyen en pahalı motosiklete biz bineceğiz.

Gördüğünüz gibi, yine birinciyiz.

Motosikletçi
Tolga Büyüköner
Aralık 2006