Türkiye Motosikletin Neresinde?

Türkiye’de çok sayıda moped türü küçük hacimli motosikletin dolaştığı biliniyor. Fakat büyük hacimli motosikletlerin yüksek sayıda ithalatı söz konusu oldu mu distribütörler suskun… Çünkü 1994’te kötü bir tecrübe yaşadılar. Satarız diye getirdikleri malı kampanya ile zar zor erittiler. 1995’te az getiririz, kıymetli oluruz, diye düşünüyorlar.

Mesele 5 Nisan değil. Şunu cesaretle ortaya koymak lazım. Türkiye’de Türkiye’nin hak ettiğinden daha az motosiklet var. Çünkü, Türk insanının motosiklet ile ilgili rahatsızlıkları var. Yetmişli yıllardan doksanlı yıllara geçen süreç içinde motosikletin gelmesi gerektiği nokta, bugünkü durumu değildir. Bunu anlamak için şöyle 20-25 yıllık bir geçmişi ele almak gerekiyor.

Bozuk Yollar…

Yetmişli yılları bozuk Türkiye yollarında basit teknolojili motosikletler çok kaza yaptı. Motosiklete binmekle son sürat gitmek sanki eş anlamlıdır. O yılların en gözde motosikletleri doğu bloğu üretimi ucuz makinelerdi. Gazlayınca, gücünce gidiyor, virajda şaşırıyor, frende durmuyor… Virajı döndüğünüzde karşınıza çıkan sürpriz bir çukur ve yapacak bir şey yok! Bir yerimiz kırılınca da motosiklete tövbe.

Anneler, Babalar, Kadınlar…

Her dönemde vardı. Bugün dahi motosiklet sahiplerinin yarısı ailesinden gizli motosiklet satın alıp, biniyor. Motosiklet alınmasın diye evlatlıktan ret tehditlerinin yanı sıra son model bir otomobil vaatleri yapılıyor. Eşler ise beni dul mu bırakacaksın, çocuğunu hiç mi düşünmüyorsun, gibi vicdan yapıyorlar.

Öncelik Otomobildeydi…

Sanki otomobil almaya gücü yetmeyen motosiklete biniyordu. O dönemde motosiklet fiyatları otomobile göre çok ucuzdu. Daha önce belirttiğim gibi doğu bloğu mallar idi. Ucuz bir araca binmek hoşa gitmiyordu. Otomobil pahalı olduğu için daha havalıydı.

Sporda Da Otomobil…

Üst gelir düzeyindekilerin tercihi otomobil oldu. Bunsa paralel olarak otomobil sporuna yöneldiler. Lüks ve süratli Amerikan yada Avrupa otomobiller (Z28 Camaro, 2002 BMW gibi) almak modaydı. Gece Bağdat Caddesi, Göztepe Köprüsü ve Maslak’da yarışıyorlardı. İlk kez Günaydın Gazetesi’nin başlattığı rallilerle otomobil yarışlar resmileşti.

Asi Gençlik İmajı…

Toplum Amerikan filmlerindeki motosikletli asi gençlik imajından çok etkilenmiş. Halen zaman zaman TV’de seyrediyoruz. “Hell Angels” (Cehennem Melekleri) garip kıyafetleriyle Harley Davidson’a binen bir grup motosikjletli yollarda olay çıkartır, kırar döker… Bazen vitrindeki “chopper” bir motosikleti orta yada lise öğrencisi gençler soruyorlar! “Abi bu serseri motosikleti kaç para?”

Satıcıların Etkisi…

İlk yüksek teknolojili motosiklet satan mağaza sahipleri -lokomotif kişiler- kendi aralarında ticari rekabet değil, şahsi hırs yaptılar… Gelişmeyi geciktirdiler… (Pardon! Bu konu sadece kulislerde konuşulur…)

Galeri Mi? Acenta Mı?

Bayi diye bir şey yok. Hepsi galeri. İçinde ikinci elin satılmadığı bir mağaza gösterin lafımı geri alacağım.

Fiyatlar Artınca…

Motosiklet fiyatları bir kısım otomobillerin fiyatını aşınca, bu sefer bu kadar parayla bir taksi alırım, beş kişi gezerim, diye düşünüyorlar… Taksi alınmaz, kiralanır. Otomobile taksi diyen insana zaten motosikleti anlatamazsınız.

Ekonomiyi Bırakın…

Hiç kimse ekonomiyi mazeret göstermesin. 1990’da büyük ve 0 Km. motosikletler 40 milyonken de elde kalmadı. Aynı motosiklet bugün 800 milyon. Malın yarısı gelmeden peşin satıldı. İnsanlar zevklerin her zaman para buluyorlar.

Distribütörlerin Yanlışı…

Holdingler 1995’te ithalat adedini kısıp, rahmetli Özal’ın önlemeye çalıştığı karaborsacılığı gündeme getirdiler. İkinci el motosikletler yok diye, ateş pahası oldu. Yılbaşı öncesi 260 milyon olan mal, bugün 350 milyon. Oysa bu süreçte dolar hep 40 binlerde seyretti.

Açılan Mağazalar…

Bir bir mağazalar açılıyor. Demek ki bir pazar kuruluyor. Pazar varsa, mal da gelir. Müşteri memnun. Eski satıcı müşterim kaçacak diye rahatsız. Sen düzgünsen müşterin bir yere gitmez.

Müşteri Kılığındakiler…

İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Kaza yapmış mağdurlardan kırılmış motosikletleri ucuza satın alıp, şöyle bir yalapşap tamirle boyayıp konuyu hiç bilmeyen, yeni heves insanlara piyasanın üstünde rakamlarla satarak, aslında üç kuruşa insan hayatını satıyorlar.

Motosikleti Sıkıştıranlar…

Motosikleti kıskanan otomobil sürücüleri kasıtlı sıkıştırıyorlar. Son model otomobilinize kurulmuş otobanda gidiyorsunuz. Yanınızda kız arkadaşınız. Sol aynanızda minicik tek bir ışık, aynı anda güçlü bir ses ve kaybolan bir süliet. Bu bir motosikletti. Nasıl olur? Bu kadar para verdiğiniz otomobilinizi kim geçebilir? Kız arkadaşınıza da mahçup oldunuz. Bir yakalarsam. İnşallah yakalayamazsınız. O silüet motosikletli bir arkadaşımız.

İlle De En Hızlısı…

İlk kez alıyor bile olsa en güçlü, en hızlı olacak… Yoksa yakışmaz. Ölse daha iyi. Nitekim de öyle oluyor. Anlatmaya çalışıyorsun. At sporunda bile yeni biniciyi, refleksleri zayıflamış güçsüz attan başlatıyorlar diye örnek veriyorsun. Nafile. Para benim, zevk benim diyor, bir şey yapamıyorsun.

Okulu Yok Ama…

Eğitimi yok. Debriyaj, fren, gaz, gazlıyorlar. Okulu olmasa da Sayın Garo Mafyan gibi, öğretenini pekala bulabilirler.

İşe Giderken…

İşadamı işyerine motosikletini götürmüyor. O da böyle olsun istemezdi. İş çevresi kaldırmıyorsa ne yapsın. Maalesef şekilcilikten kurtulamadık.

Gece Yarışlarına Tepki…

Yıllar önce aynısı otomobilde yaşandı. Sonuçta otomobil yarışlarını organize eden klüpler kuruldu. Bugün de motosiklet klüpleri var. 1994 yılında drag, pist, motokros ve enduro-safari olmak üzere dört ayrı dalda yarışlar düzenlendi. A2 ehliyet, kask ve egzoz dışında polisle bir sorun yok.

Medyanın Yanlışı…

Ünlülerin motosiklet kazası sonucu hayatını kaybetmesi medya için güzel bir malzeme. Suç tedbirsizlik yada alkolde değil, motosiklette. Sanki tabanca tetiklerini hayaletler çekiyor. Vicdan sahibi herkesi üzen hassas bir konunun asparagas olmaması lazım.

Medya nedense motosiklet kazalarını inceleme gereği duymuyor. Pilotaj hatalarını (içkili olma, kasksız kullanma ve kendine uygun olmayan tip ve hacimde ısrar etme gibi…) motosikletin kendisine yüklüyor. Hele bir de ünlü biri öldü mü, bu daha da kesinleşiyor. Sonunda sürücünün durumu ne olursa olsun, motosiklet bir ölüm aracı gibi sunuluyor.

Yapay Nedenler…

İşte bu kadar çok ve bu kadar yapay faktör bir araya gelirse, tabii ki ülkenin motosikleti bu kadar az olur. Bir avuç insan motosiklet konuşur, motosiklet dedikodusu yaparken distribütörler de daha çok değil daha az motor getirme yarışına girerler…

Motosikletçi
Tolga Büyüköner
Mart 1995 Motorbike

%d blogcu bunu beğendi: