Yaydan Fırlamış Ok Gibiyim

Bir şeyler yazmak için önce yaşamak gerekir. Uzun süre yazmamamın sebebi malum. Yer küre üzerinde, halen çok ciddi bir pandemi yaşanıyor. Hayat alışık olmadığımız normallerle devam ediyor. Sanki doğa, hesap sorar gibi. Tarih 2020 yılını Covid-19 ile hatırlayacak.

Hepimiz bu yaz için ne planlar yapmıştık. Mesela benim çeyrek asır hizmet ettiğim Türkiye’nin dört bir yanında oturan, motosiklet vasıtası ile tanışıp dost olduğum insanları, adını “Sevgi Turu” verdiğim bir gezi ile yerlerinde ziyaret etmek gibi bir planım vardı. Vazgeçmedim. Akışına bıraktım ve bu ilk turum.

Mart ayında başlayan pandemi sürecinde alınan her türlü önleme, yaşama saygıyla uyduk. Normalleşme sürecinde 65 yaş ve üstü tedbirler ile benim dışarı çıkmam daha da uzun sürdü. Sekiz ay motosiklet sürme keyfinden uzak kaldım.

Motosikleti belki süremiyordum ama yine de onunla ilgili bir sürü şey yapabilirdim. Motosikletten hiç ayrılmadığım ve yenilikleri takip ettiğim için, malzeme daima vardı. Kırklareli’nden Emre Beji ve Kocaeli’nden motorium.com, ortac.net, yoldayız.biz bloklarının kurucu ve yöneticisi, Ertuğrul Ortaç ile yıllardır motosikleti paylaşan arkadaşlarız. Onların inanılmaz doğru araştırmaları ile benim motosiklet bilgi birikimimi birleştirip, canlı yayım yapmaya karar verdik. Motorium TV’yi kurarak, birlikte güzel zaman geçirdik. Yeri gelmişken ekip her daim canlı yayıma hazır. Güzel konular ile kış aylarında, yayıma devam edeceğiz.

Evimizin bahçeli olması, böyle bir dönemde en büyük kurtarıcımız oldu. Kendimizi bahçeye vererek yaşanan bu zor süreci nispeten kolay geçirdik.
Bizi en çok üzen, Coton De Tulear cinsi beş yaşındaki Minik’imize Lenfoma teşhisi konmuştu. Tedavisi yapılırken veterinerlerin yaptığı bir dizi hata sonucu onu kaybettik. Artık diğer çocuğumuz Suffix’in veterineri benim.

Buket Büyüköner, Minik, Suffix

Sokağa çıkışımız serbest kaldığında, ilk işim bisiklete binmek oldu. Bacaklarım biraz açılınca, Murat Denizhan’dan, onun Honda CBF150 motosikletiyle adaptasyon eğitimi aldım. Motosiklet öyle bir araçtır ki, üzerine çıktığınızda, kafaca ve vücutça kendinizi hazır hissetmeniz lazım. Ben de kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Yeni Yamaha Ténéré 700 motosikletim ile, günü birlik turlar atarak eski motivasyonumu yakalamaya çalışıyordum fakat kendimi bir türlü beğenmiyordum. Bu böyle olmayacaktı. Benim uzun yol gitmem lazımdı.

Tolga Büyüköner, Yamaha XTZ690 Ténéré (T700)

Kırklareli’nden Emre ile konuşup duruyorduk fakat bir türlü denk getiremedik. Bu arada Edirne’den Cenk ve yine Kırklareli’nden Memduh ile onlar, güzel bir güney turu yapmışlardı.

Size biraz, 21 yıl önce tanıdığım Emre Beji’den bahis edeyim. 1999 yılıydı. Motorium’a iki genç geldi. Emre ve Ata isimlerindeki gençler Kırklareli eşrafından tanınmış ailelerin çocuklarıydı. İstanbul’da okuyorlar, birlikte Üsküdar’da oturuyorlardı. Team Motorium olarak 1990-1996 yılları arasında 750cc klasmanında drag yarışlarında her yarışta kupa alan, Türkiye’nin takım ruhuyla yarışan ve 1996 yılında Türkiye şampiyonu olan ilk yarış takımıydık. Bu dönemde gençler bizim fanımız olmuş, hatta Emre drag yarışına girmeyi kafasına koymuştu. Dedim ki “biz ringi şampiyon olarak bıraktık, artık yarışmıyoruz”.

Emre Beji, Hezarfen Hava Alanı, 16 Mayıs 1999

Bir gün Emre ailesiyle geldi. Ağabeyi dedi ki, “Tolga bey, biz Emre’nin motosiklete binmesini istemiyoruz. Fakat hevesini kapalı bir alanda sizin desteğinizle alırsa buna hayır demeyiz”. Yani ben üç yıl sonra tekrar yarış menajerliğine soyunacaktım.

Peki dedim. Ona kendimizin hazırladığı 1996 model kırmızı-mor Kawasaki ZXR750 motosikleti, komple bir deri yarış tulumu ve eldivenleri, o yılların popüler yarışçısı Darly Beattie’nin Shoei kaskını vererek ekipman olarak yarışa hazırladım. Motosikletini alıp Kırklareli’ne döndüler. Otoyolda çok uzun bir düzlük varmış. Orada Ata ile antrenman yapıyorlar, beni arayıp kalkış devirlerini ve 400 metreyi bitiriş saniyelerini bildiriyorlardı. Ben de ilk yarışın Hezarfen Havaalanı’nda olacağını, yerin tuttuğunu, 5 bin devri geçmeden, önü kaldırmadan, arkayı kaydırmadan ip gibi kalkıp, vitesleri de inci gibi dizersen, iyi şeyler olacağını söyledim.

1996 model Kawasaki ZXR750 ve Emre Beji

Nihayet Hezarfen Hava Alanı’nda yarıştayız. Sıralama turlarında Emre ikinci oldu. Bunca ünlü yarışçının arasında bu müthiş bir dereceydi. Buket ile heyecanla izliyoruz ve Emre ilk yarışını üçüncü olarak podyum ve kupa ile taçlandırıyordu.

Emre Beji, BMW R1200 GS, 2012. Hava soğutmalı son GS

İşte o genç şimdi evli ve işinde gücünde bir aile reisi. Motosikletlerinin hepsini birlikte aldık. Şu an BMW R1200 GS kullanıyor. Uzun zamandır konuştuğumuz sürüşü nihayet yapacağız. 10 Ekim 2020 günü öğlen Pınarhisar kavşağında buluşuyoruz. Sabah yola çıktım. Gittikçe açılıyorum. Çorlu sonrasında otoyol iyice tenhalaştı. Kilometremin 180’lerde gezdiğini fark ettim. Yaydan fırlamış ok gibiydim. Pınarhisar’a geldiğimde 220 km yol yapmıştım. Durmak istemiyordum. Emre ile İğneada yolu, Demirköy virajları, arkasından Bulgaristan Dereköy sınırı yolu ile tamamladığım 360 km sürüş, beni kendime getirdi. Ertesi günü, yine Kırklareli’nden, Honda Crossrunner 800 kullanıcısı Memduh Büyükbayraktar ve Edirne’den BMW R1200 GS Advanture kullanıcısı Cenk Kılıç’da katılarak, dört motosiklet aynı rotada fotoğraf çekimli keyifli bir gün geçirdik.

Tolga Büyüköner, Emre Beji, Memduh Büyükbayraktar, Cenk Kılıç

Fotoğraf çekimi için Demirköy yolu Jandarma tepesi noktasını seçmiştik. Çok motosikletli grup vardı. Biz de yol müsait oldukça o virajda fotoğraf çekiyorduk. Bulunduğumuz nokta her motosikletlinin iştahını kabartacak kadar güzeldi. Dolayısı ile her geçeni izledik. Bir kişi haricinde kimse viraja doğru çizgiden girmedi. O da eğitmen olmaya çalışan bir arkadaşmış. Hatta içerden girip karşı şeritten çıkanlar oldu. Tesadüfen gelen araç yoktu. Akşamda güzel bir program ile günü noktalıyorduk. “Trakya Tempo” grubumuz ile sürüş sonrası gözlemlerimizi Emre’lerin terasında yaktığımız bahçe sobası ateşi etrafında yediğimiz keyifli bir yemek ile yorumladık.

Herkes birbirinin sürüşünden memnun. Tek malzeme Ters Park Memduh. Ben gruba katılmadan önce Emre, Memduh ve Cenk ile alakalı ön bilgi vermişti. Cenk ne kadar düzenli ve çıkışa hazır park etmeye özen gösterse de Memduh geldiği gibi bırakırmış. Jandarma tepesine geldiğimizde koskoca alanda Memduh öyle bir park etti ki gülmekten kendimi alamadım. Doğruymuş. Olsun, her güzelin bir kusuru vardır. Hal bu ki onun bu bu özelliğine, İstanbul’da milyon lira harcanarak bir Ters Park yapıldığını söylediğimde eğlendiğimi sandı. İstanbul’a geldiğimde ilk iş Ters Park’ın fotoğrafını göndermek oldu.

Trakya Tempo grubu ile sürüş yapmak keyiftir. Çünkü sadece daha iyi sürmek için sürüyoruz. Pazartesi sabahı Cenk Edirne’ye, ben İstanbul’a yola çıkarken, Emre ve Memduh’da işlerine gittiler.

Size sekiz ay “evde kal” sonrası çok keyif aldığım ilk gezimi anlattım. Satır aralarında kah geçmişe gidip, kah faydalı olacağını düşündüğüm konulara dikkat çekmeye çalıştım. Umarım keyif almışsınızdır.

Bir sonraki gezi yazım sadece beş gün sonra gerçekleştirdiğim Datça sürüşüm olacak.

Tolga Büyüköner
Motosikletçi
31 Ekim 2020