Otomobil ustaları vardı. Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa terfi etmeleri uzun yıllar alırdı. Çoğu kendini yetiştireni terk etmez, birlikte yaşlanırlardı.
İlk tanıdığım ustalar 1971 yılında 1965 model Volkswagen Beetle otomobilimizin çamurluğunu çarptığımda, annemin bir tanıdık tavsiyesi ile gittiğimiz Kocamustafapaşa semtindeki rahmetli Fuat ve Vedat ustalardır. 50 yıl olmuş. Onlar nereye gittilerse, ben de oraya gittim. Yaşamları boyunca hiç kopmadık. Birlikte çok güzel klasik otomobiller restore ettik. 1965 Mercedes 230 SL Pagoda, 1961 Jaguar E-Type, 1957 190 SL. Bugün çocukları Kemal ve Kenan Akı ustalar Beylikdüzü’nde halen “Fuat Usta Klasik Otomobil Restorasyonu” ismiyle aynı işe devam ediyorlar. Hatta babaları zamanında tanıdığım Ercan usta hala onlar ile birlikte. Ustalar çıraklarını veya eğer yatkınlarsa çocuklarını kendi alanlarında yetiştirip usta yaparlar, sonra düzenlerini onlara devrederlerdi. Bu böyle kuşaktan kuşağa giderdi fakat artık yok. Usta olmak öyle kolay bir şey değildir. Mimar Sinan 80 yaşında yaptığı Edirne Selimiye Camii için “işte ustalık eserim” demiştir. Onların restore ettikleri otomobillerin modelleri de 70’li yıllarda bitiyor. Bitmeyen bizim halen devam eden dostluğumuz.

1980 yılında, bir arkadaşım vasıtasıyla, İstanbul’un Dolapdere semtinde Orhan Martı usta ile tanıştım. Onun da oto boya ve kaporta atölyesi vardı ve o da sanatı ile ünlüydü. Siyah 1955 Mercedes 190 kullanırdı. Martı yuvasına benzer cam yazıhanesini tamirhanenin tam ortasına yukarıya yapmış, üstten çalışanlarını izlerdi. Hayali tamirhanenin arkasındaki boş arsaya sıra dükkan yapıp, kiraya vererek bir otomobilin ihtiyaç duyduğu bütün tamircileri bir araya toplamaktı. Sitenin tam ortasına da “Martı Oto Yedek Parça ve Boya” dükkanı açıp sitenin ihtiyacını karşılamaktı.
Bu hayalini gerçekleştirirken, beni de yanında istedi. Sevdiğim işti, kabul ettim. Hayali gerçek oldu.

Sol başta ben, babam rahmetli Vehbi Büyüköner ve arkadaşlarım
Sitenin açılış davetiyesine bakarsanız tarih 04 Ekim 1980. Yani o bahtsız 12 Eylül 1980 darbesinden sadece 31 gün sonra Martı Oto Sanayi Sitesi’ni açtık.
Atanmış yeni belediye başkanı, alınan bir karar ile tamirhanelerin şehir dışına taşınmasını gündeme getirdi. Site oturmuş, esnaf kaynaşmış keyifle çalışıyordu. Biz bu genelgeye uyarak daha bir yılı doldurmamış siteyi boşalttık. Hayatta şansa inanırım. Yaşayıp gördüm ki, 2020 yılında tamirhaneler hala şehir içinde.

Motosikletlere ve otomobillere merakımdan dolayı, danışman gibi olmuştum. Bir arkadaşım 1986 da Pontiac 1974 Trans Am otomobilinin yanına bir de 1979 modelini almış, iki otomobilden bir otomobil yapmak istiyordu. 1974 olanını yap dedim. 1979 model olanı yapmak istedi. Dışı Burgundrot metalik, (Bmw E30 kasada kullandığı, bordo rengin güzel bir tonu), içi siyah istiyordu. Bu işi yapmamı rica etti. En baştan işin sürprizlerinden bahsetsem de iş bana kaldı.
Mehmet Arsay Klasik Otomobil Müzesi’nin kurucusu Mehmet ağabeyimden öğrenmiştim. Amerika’da 1978 -79 model otomobil üretimlerinde saclar hatalıymış. Benim 1978 Chevrolet Camaro otomobilimde bölgesel çürük ayıklamaktan kurtulamamıştım. Pontiac 1979 Trans Am otomobilde de aynı sorun vardı. O yıllar İstanbul Erenköy’de oturduğumdan, devamlı kontrol edebilmek için Göztepe Oto Sanayi’de tanıdığım ustalarla çalışmayı tercih ettim. Kaportacı Necmi, boyacı Sefer ustalar.

Kaporta ustası kapılardaki çürükler için bu “çürükler ayıklanmaz, belden aşağı kesip sac kaynatsak ekli olacak, en iyisi dış kapı saclarını bastırıp ok gibi çıkartacağım” dedi. Ustanın işine karışılmaz. Her gün sabahtan akşama çalışanlar ile birlikte sanayi sitesindeydim. Önce kaporta, arkasından boya, arkasından döşemeleri yapıldı. Sonra da arkadaşımın Amerika’dan getirttiği dört adet krom Janta beyaz yazılı yeni lastikleri takıldı.
Uzun süren çalışmaların sonunda ortaya çok güzel bir otomobil çıktı. Fakat yine de benim için boya rengi keyfi olduğu için custom edilmiş bir otomobildi. Sahibi öyle istemişti, yapacak bir şey yok. Burada beni strese sokan bir aksilikte, usta ile arkadaşım arasında kalma korkusuydu. Otomobil sadece tamirhaneler arasında gidip geldiğinden test etme şansım olmamıştı.

Nihayet otomobili bitirip Göztepe’den, Şişli’ye arkadaşımın benzin istasyonuna götürdüm. Büyük bir merakla otomobilin her yerini incelediler ve çok beğendiler.
Ertesi gün otomobilin sahibi beni aradı. “Tolga, dün eve giderken parke yolda acayip bir ses geldi, bir de sen alıp kullansana bir yerini mi sıkmadılar acaba” dedi. Korktuğum başıma gelmişti. Hemen istasyona gidip otomobili aldım, özellikle bozuk yollara girdim. Gayet güzel giderken bir anda tak diye bir ses oluyor ve nereden geldiğini anlayamıyordum.
Kaporta ustasına gittim. Sesin otomobilin çürükten dolayı basılan yeni dış kapı sacından geldiği anlaşıldı. Usta hatasını düzelteceğini söylese de, sahibi bir daha o otomobile binmedi.
Hobi işleri heves işidir. Heves kaçtı mı, tadı da kaçar. Her ettiğim lafın hayatımda bir deneyimi vardır. Kendine ait olmayan araca elini sürme. Kimseye usta tavsiye etme.
Bundan başka bir şey daha öğrenmiştim, “eskiden yeni olmaz”
Tolga Büyüköner
Motosikletçi
18 Mayıs 2021
One thought on “Eskiden Yeni Olmaz”
Yorumlar kapalı.