Kırmızı Vespa ve Tesadüflerin Hikayesi

1989 Yazıydı. Petrol işi yapan Kaya Baban ile aynı otomobilleri kullandığımızdan dolayı tanışmış, çok iyi arkadaş olmuştuk. Bende beyaz renkli Mercedes 1965 230 SL, onda gök mavisi 1966 230 SL Pagoda otomobillerimiz vardı…

Ben o yıllar Erenköy’de oturuyordum. Kozyatağındaki benzin istasyonuna uğrar klasik otomobillerden konuşur sohbet ederdik. Motosikleti sever, motosikletlerimi inceler, fakat o ata binerdi.

O zamanlar günlüğe turuncu renkli Valkswagen 1975 1200 Standart Jeans Beetle kullanıyor, çok dolaşıyordum. Bir köpek nasıl koku alır, nasıl algıları açıksa ben de aynı onlar gibi örtünün altındaki otomobilin ne olduğunu bilir, motosikleti görmeden sesinden ne geliyor söylerdim. Yine bir gün Kozyatağı’nda minibüs yoluna yakın bir sokaktan geçerken, iki katlı bir evin bahçesinde üzeri örtülü aynı çizgilerde iki otomobil gördüm. Hemen yolun kenarına yanaşarak durdum. Ev terk edilmiş gibi değil fakat kimse de yoktu. Etrafın dikkatini çekmeden, otomobillerin ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Bu örtülerin altında Mercedes 300 SL Gullwing olamayacağına göre bunlar Mercedes 190 SL’ ler olabilirdi. Orada bulduğum bir dal parçasının yardımı ile kısa bahçe duvarından uzanarak örtüleri alttan hafifçe kaldırdım, jantlarından ikisinin de 190 SL spor Mercedes olduğunu anladım. Jant göbek kapak renginden ikisi de kırmızıydı.

Etrafta bu evin sahiplerini tanıyanını bulmaya çalışırken, yakın evlerin birinden çıkan bir beyefendiye merhaba deyip, evin sahipleri ne zaman gelirler biliyormusunuz diye sordum. Baktı ki ustüm başım düzgün, otomobilim pırıl pırıl, merhaba diyerek niçin sorduğumu sordu. Benim de benzer otomobilim olduğunu, bir arkadaşım için bu otomobillerden aradığım için ilgilendiğimi söyledim. Evladım dedi, onlar Almanya’da yaşıyorlar. Yılda onbeş gün neredeyse bu zamanlar gelirler. Arada bir gelip bakman lazım dedi. Olur zaten burada arkadaşım oturuyor geçerken bakarım diyerek teşekkür edip ayrıldım. Ayrıldım ama gelin heyecanımı bir de bana sorun. Niçin? Makina mühendisi ve yüksek lisansını otomobil üzerine yapmış Mehmet Arsay, İkitelli’deki fabrika arazisi içinde, Türkiye’de ilk otomobil müzesini kurma hazırlığı içersindeydi. Hangarlarında tamamen orjinal kırk kadar otomobil biriktirmişti. Tulumunu giyer otomobillerinin bakımlarını ve ayarlarını kendi yapardı.

Kendisiyle 1979 yılında Jaguar 1961 E-Type otomobili verirken tanışmıştık. Benim araçlara olan bakışımı beğeniyor ve bana güveniyordu. Bazı otomobiller not ettirmişti. Mercedes 190 SL de bunlardan biriydi.

Aralıksız her gün Kozyatağındaki iki katlı mustakil evin olduğu yerden geçiyordum. Bir gün otomobillerin brandalarının kalkmış olduğunu görünce hem heyecanlandım hem de şaşırdım. İki tane kırmızı Mercedes 190 SL spor Mercedes yan yana duruyordu fakat biri sağdan, biri soldan direksiyonluydu.

O insanlar ile görüşmeden önce Mehmet ağabey ile görüşmeliydim. Kaya’nın benzin istasyonu çok yakındaydı. Oraya gidip durumu Kaya ile paylaştım. Ara buradan konuş Tolga dedi. Kaya benden üç yaş küçük, güler yüzlü, çok kibar ve çok başarılı bir iş insanıydı. Mehmet ağabey haberi duyunca sevindi. Tolga, sağdan direksiyonlu bize uygun değil. Soldan direksiyonluya bak beğenirsen sana 40 milyon Türk lirası öderim dedi. Mehmet ağabey yurt dışı orjinal otomobillerin değerini baz alır, Türk lirasına çevirerek kaç liraya alacağını bilirdi. Yalnız ben sabahtan yurt dışına gidiyorum, ancak gelince halledebiliriz dedi. O yılbaşı Mehmet Arsay koleksiyonuna benim Pagoda Mercedes’i devretmiş, ben de yeni bir daire almış onu yapmakla meşguldüm. Düşünüyordum. Gidip bakacağım, beğenirsem para bağlamam gerekecek nasıl yapsam acaba derken Kaya ne düşünüyorsun Tolga diye sordu. Anlattım. Git bak, tamam dersen neyse alırız deyince soluğu otomobillerin durduğu evde aldım. Çok düzgün bir aileydi. Bana hikayelerini anlattı. Hakları işçi permileri ile getirmişler. Kesin döndüklerinde restore edeceklermiş. Birkaç güne de Almanya’ya dönüyorlarmış.

Otomobillerin ikisi de benim ve Mehmet ağabeyin istediği gibi hiç ellenmemişti. Soldan direksiyonlu olanını 23 milyon Türk lirasına anlaştım. Benzinliğin yan sokağındaki noterde otomobili Kaya Baban’ın üzerine aldık. Otomobili benzinliğe getirdim, Kaya çok beğendi. Hafta sonu geçti istasyona gittim. Kaya her zamanki kibarlığı ve tebessümüyle karşıladı beni. Gel Tolga gel kahvelerimiz de geliyor bak ne anlatacağım sana diyerek oturduk. Tolga hafta sonu düşündüm bu 190 SL, 230 SL in yanına yakışmaz mı deyince niyetini anladım. Elbette çok yakışır fakat Mehmet ağabeye vermiş olduğum söz derken, ara olduğu gibi söyle dedi. Mehmet ağabey hayırlısı olsun Tolga’cım diyerek konuyu uzatmadı bile.

Mercedes 280 SE Coupe, 1968

Sevgili Kaya Fransa’da eğitim görmüştü. o aralar Paris’e gitmiş bana bir saat ve yeni evime bir buzdolabı hediye göndermişti. Kimsenin kalbi kırılmadı. Hatta klasik otoomobil restorasyonu yapan Avcılar’daki Fuat ustaya Kaya’nın 190 SL otomobilini gümüş gri olarak restore ettirip, gök mavisi 230 SL otomobilinin yanına çekene kadar elimi üstünden çekmedim.

Sevgili Kaya Baban, genç yaşında Petrol Sanayicileri başkanlığını ve birden fazla petrol kurumunun yönetim kurulu başkanlığını yapıyordu. At sporunu seviyor ve Maslak Atlıspor Tesisinin de başkanıydı. 2002 yılının Ekim ayında 45 yaşındayken çok sevdiği atının üzerinde kalp krizi geçirmesi sonucu aramızdan ayrıldı. Çok sevdiğim arkadaşım Kaya Baban’ı rahmetle anıyorum.

Kaya sağlığında bir gün beni arkadaşı estetik cerrahı Dr. Osman Daver ile tanıştırdı. O da kendisi gibi güleryüzlü çok sempatik bir arkadaştı. 1960′ lar tek kapı 280 SE bir Mercedes hayali varmış. Osman’cım sana bir W 111 kasa coupe lazım deyince o ne diye gülmüştü. O yıllar kimde ne otomobil var bilirdim. Bir arkadaşımda çok beğendiğim 1968 Model tek kapı kahverengi 280 SE Coupe Mercedes vardı. Bu arada bu Mercedes’in motor sesini dinleme imkanınız olursa kaçırmayın derim. Motor, enjeksiyon ve egzoz aranjmanından çıkan sesi hiç bir otomobilde duyamazsınız.

O zamanlar gazete ilanlarından başka bir imkan yoktu. O da çok etkili değildi. Benim merakım ve çevremden dolayı insanlar beni buluyorlardı. Mercedes’in yanına gittik fakat biz bakmaya gitmeyiz, alır çıkarız. Çünkü ya sıfır araç alıyoruzdur ya da bildiğimiz aracı alıyoruzdur. Alan, satan memnun devrini yaptık. Otomobilini İstanbul Ulus’taki evinin parkına çekip yukarı çıktık. Bir baktım salonun köşesinde kıpkırmızı bir Vespa duruyor. Dr. Osman Daver kutlama içeceklerini hazırlamış camdan tek kapı 280 Mercedes’ini seyrederken, Tolga çok mutluyum hayalimi gerçekleştirdin dile benden ne dilersen dedi.

Motorium 1990

Tam da fotoğraftaki gibi Vespa’nın selesine oturup bunu istiyorum dedim. Trenle Fransa’dan getirmiş 24 kilometredeydi. Piyano taşıyıcılarını çağırdı, beşinci kattan indirtip bana teslim etti. Hem benim oldu hem de çok mutlu yıllarım oldu. Sürüş lezzetini hiç unutmadım. Hep derim. Vespa’sız olmaz, Vespa vitessiz olmaz. Bağdat caddesi o yıllar gidiş gelişti. Erenköy, Şaşkın arasında Vespa’mla piyasa yapar, sonra Barış büfenin yanına çekip, yine fotoğraftaki gibi oturup gelen geçeni seyrederdim. Tanıdıklar gelir sohbet eder, eğlenirdik. 1990 Yılında Motorium’u açtığımda, Vespa’mı, Yamaha XT 350 enduromu ve arkadaşımın oğluna ait pocket bike motosikleti dükkana çekmiş, iki tane Yamaha Passol 50 sıfır skuter satılsın diye bekliyordum. Fotoğraftaki gibi.

Bir müşteri geldi bu Vespa’yı almak istiyorum dedi. Satılık değil dedim. Burası dükkan değil mi ben müşteriyim deyince haklıydı. İnegöl’den gelmiş, kuyumcuymuş. Satışını alıp yükledi götürdü Vespa’mı. Bir daha hiç görmedim.

İbrahim Er

Geçenlerde Kızıltoprak’taki meslektaşlarımı ziyarete gitmiştim. Mototaş’ta kırmızı bir PK 50 Vespa duruyordu. Bu dedim 1984 model mi? Evet dediler. Bakın dedim bu benim Vespa’m. Türkiye’de bir tanedir. Son sahibi de tanıdık çıktı. Ben artık eski ile uğraşmadığım için koleksiyon yapan arkadaşım Ozan’ı aradım. Tolga ağabey sana ait 38 yaşında bir Vespa benim için çok kıymetli, beğendiysen al dedi. Çalıştığı takdirde Vespa bizimdir diyerek opsiyonladım.

Klasik Vespa meraklısı ve üstadı arkadaşım İbrahim Er ile 29 Ekim Cumhuriyet bayramında Mototaş’ta buluştuk. İki zamanlı motora kalın yağ koymuşlar. İbrahim sağolsun bilgisi ve tecrübesiyle çalıştırdı ve Vespa tekrar bize döndü.

İbrahim Er ve Tolga Büyüköner (29 Ekim 2022)

Bu hikaye Kırmızı Vespa ve tesadüfünün hikayesidir. Mehmet Arsay 1994 Yılında Türkiye’nin ilk klasik otomobil müzesini kurduktan sonra bana müzenin el kitapçığını göndermişti. Arşivimin baş köşesinde saklarım.

1997 yılında bir pazar günü Buket ve Serhan ile müzeyi gezmeye gittik. Mehmet ağabey Pagoda’mı alırken istediğin zaman gelip özlem giderebilirsin, hatta fabrika içinde ayak bile açabilirsin, yani sürersin demişti. Elbette öyle bir şey yapmadım fakat kırmızı kordelayı geçip şöyle bir koklamıştım. Serhan vay be imtiyaza bak deyip çok eğlenmişti. 1999 yılında Mehmet Arsay’ı, 2002 yılında Kaya Baban’ı kaybettik. Işıklar icinde uyusunlar.

Sonraki bir zamanda tekrar müzeye gittiğimde benim beyaz 1965 Pagoda 230 SL Mercedes’imin yerinde, gök mavisi 1966 Pagoda 230 SL bir Mercedes duruyordu.

Kaya’nın gök mavisi pagoda otomobilinin plakasını hatırlayamadığım için bu tesadüften hiç bir zaman emin olamayacağım. Tesadüflerin belli bir enerji sonucu gerçekleştiğine inanır oldum.

Tolga Büyüköner
Motosikletçi
30.Ekim.2022

%d blogcu bunu beğendi: