Ruhu Olan Otomobiller

Motosiklete olduğu kadar, ruhu olan otomobillere de ilgi duyuyordum. Size, otomobil merakımın, müzede sonlanan yolculuğunu anlatacağım.

Yıl 1971. Sevgili Günlüğüm adlı yazımda anlattığım, ilk otomobilimiz 1965 Volkswagen ile bir gün Ankara’ya giderken, yanımdan rüya gibi bir otomobil geçti. İran plakalı bu otomobil, Pagoda kasa dedikleri Mercedes 230 SL iki kişilik spor bir otomobildi. Türkiye’de bu otomobilden çok az sayıda varlıklı ailelerde vardı. Asla sahip olamam diye düşündüğüm bu spor Mercedes’e aşık olmuştum.

Mercedes 230 SL Pagoda, 1965

Yıl 1978. Bir gün, Gayrettepe’de Yeni Kolej’den sıra arkadaşım Aydın Polatcan’ın Harmony Müzik mağazasına uğradım. Aydın’da 1974 Mustang var. Tolga gel bir karşıya Göztepe’ye geçelim sana bir otomobil göstereceğim dedi. Göztepe parkına yakın bir sokağa girip bir spor Mercedes’in arkasına park ettik. Tavanı siyah, altı beyaz 1965 Pagoda 230 SL spor Mercedes. Benim yıllar önce aşık olduğum otomobilin aynısı. Sahibi, Aydın’ın arkadaşı Över Haraççıoğlu isminde bir mimar. Otomobili inceledim, her şeyi orijinal fakat ilgiye ihtiyacı var. Ön camı çatlak, koltuk derileri aşınmış ancak kasa ok gibi. Bu otomobilin çarpığını zaten yapamazlar. Ön kaput, kapılar ve arka bagaj kapağı komple alüminyumdur. Ben de Caddebostan’da oturduğumdan, mimar Över bey ile ahbap olduk. Dönüşte Aydın, mis gibi Mustang’ım var şimdi maceraya girmeyeyim deyip bu otomobili almaktan vazgeçti.

Mercedes 1965 230 SL

Aradan biraz zaman geçti, Mercedes hala aynı yerde duruyordu. Zaten Över bey onu kullanmıyordu. Derken bir gün denk geldik. Ayaküstü sohbet ederken konuyu Mercedes’e getirdim. Ne yaptınız Aydın ile diye sordum, Mustang’ini kullanmaya devam edecekmiş dedi. Kısa sohbetimizde motosiklete ve otomobile olan merakımı, bu otomobili çok gençken beğendiğimi anlattım. O da, değil tadil etmek, kullanmaya dahi zamanı olmadığını söyledi. Otomobiline 900.000 Lira istiyordu. Bana, artık arkadaş olduk, arada Aydın’da var, ona düşündüğüm rakama size de veririm diyerek 850.000 Liraya bıraktı. Tamam dedim anlaştık, yalnız hemen buradan sizin yanınızda Aydın’ı aramak ve onun da rızasını almak isterim dedim ve aradık. Rüzgar dedi (Aydın okulda bana Rüzgar derdi), o otomobili sen biblo gibi yaparsın al güle güle kullan deyince Över bey ile el sıkıştık.

1971 yılında aşık olup hiç ulaşamam dediğim spor Mercedes’e 1978 yılında, 24 yaşımda sahip olmuştum. Bir şey daha öğrendim. Neyi çok istersen bir gün senin oluyor. Bu otomobile çok emek verdim. Tamamen orijinal muhafaza ettim. 35 Yaşıma kadar bende kaldı.

1961 Jaguar E-Type ve Mehmet Arsay Otomobil Koleksiyonu

Süha Afyoneri isminde bir arkadaşım vardı. Eniştesi ile ortak Kazlıçeşme’de deri sanayindeydi. Her gün Çiftehavuzlar’dan gider gelir, lacivert bir havuz kasa Mercedes kullanırdı. Bir gün otomobilini göremedim, Suzuki GS 500 siyah motosikletini çıkartmış, “artık her yere bu motosiklet ile gideceğim, eniştem ile deri işini sonlandırdık, Mercedes onda kaldı” dedi. Canın sağ olsun dedim. Yeni bir iş yapmak istiyor değişik fikirler üretiyordu. Yani kimsenin yapmadığı bakir işler. Bu arada parası yoktu. Babasından kalan Avcılar’da bir arazi varmış. Beraber gidip oraya bakalım dedi. Arabası olmadığından benim Mercedes ile dolaşıyoruz. Sen de Vehbi amca’ya (rahmetli babama) bahis edersin değerlendirir düşüncesi ile gittik.

Oldukça büyük bir arazi ve kenarda bir kulübe. İçeri girdiğimizde duvara dayalı kocaman bir ön kaput, ortada bir otomobil şasisi, leğende pistonlar ve ona ait bir sürü parça. Süha bu ne dedim. Jaguar E Type dedi. Ben bir anda kendimi 1973 yılında Viyana Atrium diskoda, Papa Whas a Rolling Stone parçası eşliğinde dans eden, iki güzel Avusturya’lı kızın, bir Jaguar E Type’a binip patinaj çekerek uzaklaştıkları kareye döndüm. ( bakınız Sevgili Günlüğüm).

Eksik parçası varmıdır diye sordum. Olmaz olurmu illa vardır, toplayacağım diye söktüm öyle kaldı bu durumda hiç yapamam dedi. Bu halde kaça satarsın dedim, şöyle bir baktı 200 Liraya satarım dedi. Yalnız gördüğün gibi sağdan direksiyondur, sonra sorun olmasın dedi. Hayırlı olsun deyip aldım. (Buldum mu alırım, çıktımı veririm. Tolga prensibi) O yıllarda çocukluğumdan beri otomobillerimi boyayan rahmetli Fuat usta, Avcılar’da ağırlıkla klasik otomobil restore ediyordu. Yer yakındı, bir at arabası tuttum, Jaguar E Type‘ı at arabasının üzerinde bir kaç seferde Fuat usta’ya taşıdım. Kendisi de 1952 Jaguar kullanıyordu. O günden sonra her gün Avcılar’a gidip Jaguar’ın yapımı ile ilgilenmeye başladım. Çocukluk arkadaşım rahmetli Aydın Derman, Mehmet Arsay’ın yeğeni ile evlenmiş, fabrikanın mali müşavirliğini yapıyordu. Rahmetli Mehmet Arsay otomobil mühendisiydi ve o tarihte hangarlarında kırk civarında klasik otomobili vardı. İdeali bir otomobil müzesi kurmaktı. Jaguar’ın kaporta, boya ve döşeme işlerinin üstesinden gelirdim ancak İngiliz otomobilinin motorundan anlayan tanıdığım ustam yoktu. Aydın’a gittim. Jaguar E Type olayını anlattım. Mehmet ağabeyden yardım isteyecektim. Yerinde yoktu, o gün görüşemedik. Hafta sonu senin Jaguar’ı görmeye gidelim dedi.

Jaguar E Type, 1961

1.234 kg
3.8 litre (3781cc)
6 silindir
3 SU Carburetor
Su soğutmalı
269 ps (265 bhp)
Max hız 240 km (150mph)
4 ileri manuel
63,6 litre tank
Aydın, Fuat ustada Jaguar’ı görünce bana sat diye tutturdu. Benim alma niyetim, toplayıp, satmaktı. Hem para kazanacaktım, hem de dağıtılmış böyle kıymetli bir otomobili ortaya çıkartıp, Türkiye Cumhuriyeti’ne milli servet kazandıracaktım. Bu otomobil müzeye gitmeliydi. Mehmet bey müze inşaatına hazırlanıyordu. Düşüncem finalde ona devir etmekti. Şöyle bir düşündüm, Aydın madem böyle spor bir otomobil istiyor, onu kıramazdım. Ticareti bir yana bırakıp aldığım fiyatı ve yaptığım masrafları alt alta toplayarak, maliyetine devir ettim. Bu arada yapımında elimi üzerinden çekmeden Jaguar E Type’ı yola çıkardık.

Yıl 1979. Jaguar Aydın’a 800 Liraya mal olmuştu. Mehmet ağabey, tahmin ettiğim gibi, Aydın’dan değeri üç buçuk milyon lira olan sıfır bir Kartal otomobil karşılığında Jaguar’ı satın aldı. Zaten bu otomobili toplarken motorun yapımında, Maslak sanayideki Hasan ve Jorj ustalara Mehmet ağabey yönlendirmişti. Benim arzum dolaylı da olsa yerine gelmişti. Jaguar 1961 E Type Mehmet Arsay otomobil koleksiyonuna geçmişti.

Mehmet ağabey Jaguar E Type‘ı aldıktan sonra, tır üzerinde İsviçre’ye Jaguar Clup’a gönderdi. Otomobil tam bir buçuk yıl orada kaldı ve her parçası orijinal olarak sıfırlandı. En önemlisi direksiyonu sola alındı. Bu hikayede bahsi geçen otomobil bu gün Mehmet Arsay Otomobil Müzesi’de teşhir edilmektedir. Jaguar 1961 E Type beyaz 34 HN 987 Böyle bir kıymeti ortaya çıkarttığım ve olması gereken yere ulaştırdığım için mutluyum.

Mercedes 1965 230 SL‘de Mehmet Arsay Otomobil Koleksiyonunda

1989’da Motorium’un olduğu bina inşaat halindeydi. Toprak sahibi Ahmet ve müteahhiti Yavuz arkadaşlarımdı. Gidip gelirken Yavuz, Tolga’cım dedi altında nefis bir motosiklet var (Suzuki 1988 Intruder 700) ne işin var burada, git Bodrum’a benim için gez, eğlen bendensin deyince, hediye tatil fırsatını anında değerlendirip, ertesi sabah yola çıktım. Nefis bir motosikletli Bodrum tatili yaptım. Dönüşte Yavuz benim maceralarımı dinleyip büyük keyif aldı. O yıllarda uzun yola motosiklet ile çıkmak her babayiğidin harcı değildi. Sohbetlerimiz arasında gözüme pek hoş gelen binanın giriş üstü dairesinin fiyatını da öğrenmiştim.

Suzuki 1988 Intruder 700

Havalar soğumuş artık kışa girmiştik. Bir gün Cağaloğlu’nda giyim mağazası olan çocukluk arkadaşım Cik cik Mustafa’ya uğradım. Ev’den bahis ettim. Bak Tolga’cım dedi, bu otomobili yıllardır kullanıp bebek gibi baktın. Ama artık onu bu trafikte kullanamazsın, sokağa bırakamazsın. Aydın’ı arayalım Mehmet Arsay zaten böyle bir Mercedes istiyordu ver onu git evini al dedi.

Rahmetli Mehmet Arsay’ın fabrikası İntek, İkitelli’dedir. Yedi dönüm fabrika alanı içerisinde müze 1989 yılında inşaat halindeydi. İnşaat bitene kadar iki tane hangar yapmış, otomobillerini hazırlıyordu. Kendisi otomobil mühendisi olduğundan, bütün otomobillerin motor ayarlarını tulumu giyer kendi yapardı.

Aydın ile masasında kahvelerimizi yudumlarken, pencereden bir baktım kar yağmaya başladı. Eskiden iş yerlerinde dahili diyafonlar vardı. Birden Aydın‘ın diyafonundan Mehmet Arsay’ın sesi geldi. Şöyle diyordu; “Aydın, Tolga’ya söyle onun Mercedes’inin ön panjuru, bir yerli otomobil parası. Bu havada onu kullanmasın fabrikadan bir otomobil verin, onunla dönsün, biz Mercedes’i hangarda muhafaza ederiz.”

Böylece kar kalkana kadar benim Mercedes Mehmet Arsay’ın hangarında misafir oldu.

Karlar eriyip yer kuruduğunda, Aydın’ı aradım, fabrika aracını teslim edip, otomobilimi alacağım. Fabrikaya gittim, Aydın hiç oturma Mehmet bey bekliyor dedi. Odasına girdiğimizde her zamanki mütevazi tavrı, güler yüzü ile heyecanım yatıştı. Masasında Mercedes 300 Gullwing maketi vardı. Kahvelerimizi içerken, Konuştuğu kelimeleri bu gün gibi hatırlıyorum; “Tolga, otomobilin bendeyken lifte kaldırıp inceledim. Ne altında, ne kasasında kayda değer bir kusur bulamadım. Türkiye şartlarında gayet güzel muhafaza etmişsin. Eğer satmayı düşünürsen rakamını söyle, günlük çekini yazayım”. Benim cevabım da çok kısa oldu. Beğendiğim bir daire var, onu alabiliyorsam sizindir. Çek defterini ikiletmeden yazdı, eve yine fabrika aracıyla döndüm. Mehmet bey gelecekteki müzesine Mercedes 1965 230 SL Pagoda eklerken, ben de çok istediğim dairemi aldım. Böylece ikinci otomobilim’de Mehmet Arsay otomobil koleksiyonuna geçmiş oldu.

Mehmet Arsay Otomobil Müzesi, otomobil dünyasının duayeni, rahmetli Mehmet Arsay tarafından 1994 yılında kurulmuştur. Türkiye’nin ilk otomobil müzesi olma özelliğine sahiptir. 1997 yılında Buket ile evlendiğimde Serhan’ı müzeye götürdük. Bakın dedim ben otomobillerimi Mehmet ağabey’e devrederken, özlediğimde gelip koltuğuna oturabilirmiyim demiştim, kendisi fabrika içerisinde ayak bile açabilirsin demişti. Bu arada ayak açma belirli aralıklarla otomobillerin çalıştırılıp hareket ettirilmesidir. Elbette yapmadım. Sadece bir seferinde, izinim olduğunu söyleyerek Mercedes’in kırmızı kordelasını geçip, içine yakından baktım. Görevli arkadaşa, Mehmet Arsay’a iletmesi için kartımı bırakmıştım. Aynı hafta içinde Mehmet ağabey bana, “Niçin?” başlıklı Mehmet Arsay Otomobil Koleksiyonu kitapçığını gönderdi. Bana yazdığı imzalı notu ve kitapçığını özenle saklarım. Bir yıl sonra bu yazıdan etkilenerek, Motorium’u kurarken bende Niçin? Başlıklı bir yazı yazacağım. Motorium.com basın yazılarımdan okuyabilirsiniz.

Benden Mehmet ağabeye geçen iki otomobilin, onun hayatında şöyle önemi vardır. Jaguar 1961 E Type’ ı İsviçre’den almaya eşi Meryem hanım ile uçak ile gidip, binerek dönmüşlerdir. Mercedes 1965 230 SL ile de klasik otomobil yarışlarına girip, güzel dereceler yapmışlardır. Yani bu gün elliyi aşkın otomobilin içinde yolda en uzun zaman geçirdikleri otomobiller benden geçenler olmuştur diyebilirim. Bu beni çok mutlu etmiştir.

Mehmet Arsay 1999 yılında vefat etti. Nur içinde yatsın. Kısacık beraberliğimizden ne uzun hikayesi vardır bende. Vefatından sonraki bir müze ziyaretimde, Mercedes 1965 beyaz 230 SL, 34 UR 478’in yerinde mavi bir Mercedes SL duruyordu. Öğrendiğim kadarı ile Mehmet ağabeyin vefatından sonra, benim otomobilimi Meryem hanım garajına almış, yerini diğeri ile doldurmuşlar.

Mehmet Arsay Otomobil Müzesi
klasikotomobilmuzesi.org/
MEHMET ARSAY OTOMOBİL MÜZESİ. Atatürk Mah. İkitelli Cad. No:178 34330 Halkalı – İstanbul / TÜRKİYE. Tel : 0(212) 548 40 00
Ziyaret günü ve saatleri; Cumartesi – Pazar 10:00 – 16:00
Giriş bedelsizdir

Sevgiyle Yaşandı

Bu iki otomobilin bana geliş, benimle yaşanış ve benden Mehmet Arsay Otomobil Koleksiyonu’na geçiş hikayeleri, benim için gayet doğal, sevgiyle yaşanmış, sonu güzel hikayelerdir. Şimdiki jenerasyon bunlara başarı hikayeleri diyor.

Tolga Büyüköner
Motosikletçi
17.01.2016