Konuşulmayanları Yazdım

Rahmetli annem “Tolga sen eninde sonunda tekerlek işi yapacaksın” deyince bir gülme almıştı beni. Eski insanlar ne kadar düz ve art niyetsizdiler…

Gerçekten geriye dönüp baktığımda, yarışmak için otomobil modifikasyonları, klasik otomobil restorasyonları, oto sanayi sitesi, (bak. Eskiden Yeni Olmaz başlıklı yazım) yerel bir gazetede otomobil üzerine köşe yazarlığı, garaj ve oto park, sonrasında 24 dolu yıl Motorium Motosiklet Mağazası. Tekerlekli yaşamım tesadüf değil sevgiyle beni içine çeken bir hayat biçimi olmuştu.
Motorium’da ticaretten ziyade motosiklet sevgimi Türkiye’ye yayma misyonunu üstlendim. (bak. 25 Yıl Sonra Niçin) (bak. Büyük Kaçış) (bak. Test Sürüşü) başlıklı yazılarım.

Öğretmen Firdevs Büyüköner

Yarışlara olan merakım, Türkiye Motosiklet Federasyonunu Kurma çalışmalarına kadar gidecek, motosiklet sporunun resmi olarak başlamasına, Türkiye’nin dünyaya açılmasına, Kenan Sofuoğlu, Toprak Razgatlıoğlu gibi kabiliyetlerin, ilk Türk Dünya şampiyonlarının çıkmasına, benim de dünya gözüyle bu başarıları görmeme sebep olacaktı.

1991 Team Motorium yarış sonrası kutlama

Motosiklet mecmualarına tasarruf gözetmeden yazdığım ve halen devam eden yazılarım, motosiklet eğitimini destekleme, test sürüşleri, tanıtım yazılarım ile Motorium’u 24 yıl sonra kapatırken binlerce insana motosikleti sevdirmiş, tedbiri ve kültürü ile bindirmiş, üstlendiğim misyonu başarıyla tamamlamıştım.

Sevdiğim işi yaptığım için işe gidiyor gibi olmadım. Bu bakımdan çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Fakat motosiklet kültürü olmayan Türkiye’de bu işi yapmak hiç kolay olmadı. Motorium’u açtığımın üçüncü ayında motosiklet mağazası değil, rehabilitasyon merkezi açtığımı fark ettim. O zaman ben de ortama uyacak, insan hayatını tehlikeye atmadan, insanları doğru yönlendirerek işimi eğlenceli bir şekilde yapacaktım. Bu işte vicdan, paranın önündeydi. Başarıyla tamamladım derken, motosiklet verdiğim hiçbir insanı can olarak kaybetmememin mutluluğunu yaşıyorum şimdi çok şükür. Çok keyifli zaman geçirdim, çok enteresan olaylar yaşadım. İşte onlardan birkaçı.
O zamanlar yarışçı olamadığım için, içimde hep eksik kalan bir şey vardı. Motorium’a ilk gelen insan, sonradan benim kadar eski bir motosikletçi olduğunu öğreneceğim Erbil Meriçadalı idi. Kapıyı aralayıp “siz burada motosiklet mi satacaksınız?” diye sorduğunda “evet bir mahsuru mu var?” diye cevaplamıştım. “Bakkal peynir satamıyor da” demişti. İlk Honda 1989 Rebel 250 motosikleti ona sattım. İyi motosikletçiydi. Boş zamanlarında yanıma geliyor, birlikte motosiklet üzerine hep bir şeyler geliştiriyorduk. Motorium eskiden İstanbul’un sayfiye yeri olan Maltepe’deydi. O kadar tenha bir yerdeydi ki sabahları dükkanın önünde tavuklar gelir onlara ekmek verirdim. Erbil çok da haksız sayılmazdı. Can sıkıntısından Motorium’un parkında yavaş gitme yarışını keşfettik. Halen Slow Race adıyla etkinliklerde en eğlenceli oyun ve eğitimlerde denge çalışmasıdır.

Kaan Özden- Gündüz Hakan Savaşer- Erbil Meriçadalı

Sonraları her gezimiz yarışa döndü. Yarışmak heyecan getirdi. Doğal olarak herkes birbirini geçmek istiyordu. Lobi zamanla çoğaldı ve iyi bir takım olduk. Atila Erdoğdu, Sinan Erkip, Cem Varol, Cem Yelten, Kemal Gümüş, Ali Kerem Ata, rahmetli Kenan Karakoç, Gündüz Hakan Savaşer, Şerif Torun, Aydın Alıcı, Erkan Bayer, Kaan Özden, Erbil Meriçadalı ve ben Team Motorium olmuştuk. Reklam panolarımızı ve stickerlerimizi Maltepe’de halen faaliyette olan Er Reklam’ın sahibi, Kenan Ergenli hazırlıyordu. Hala da hazırlar sağ olsun.
Erbil ile bir karar aldık. Ben takımı yöneteceğim, o hem yarışacak hem de gençlere hocalık yapacaktı. Kendimize, sahip olduğumuz motosikletlerden dolayı 750 cc klasmanını seçtik. Hepimiz hafif ve hızlıydık. Yarışacak bir alanımız yoktu. Gece saat 03:00 den sonra Tem otoyoluna çıkıyor, Sarıgazi düzlüğüne gidiyor, trafiği kontrol ederek 400 metre yarışıyorduk. Yarışa hevesli olanlar seyretmeye geliyor, dışarıdan bizle yarışmak isteyenler dahi oluyordu. Hatta bir seferinde 750 cc li bir arkadaşı, Honda 1991 Cbr 600 F2 ile 400 metrede geçince günlerce gündem olmuştuk.

Hezarfen 1996
Buket Büyüköner-Ali Kerem Ata-Erbil Meriçadalı-Şerif Torun-Gündüz Hakan Savaşer-Aydın Alıcı-Erkan Bayer- Tolga Büyüköner

O yıllar bölgeye, motosiklet ve spor otomobil düşmanı bir emniyet müdürü gelmişti. Polis, değil yarışmak, çay bahçesinde otururken bile park halindeki motosikletlerimizi göstererek, bunlar sizin mi diye soruyor, evet deyince alıp karakolda sabahlatıyorlardı. Ben de onlardan biriyim. Sonradan öğrendik ki o emniyet müdürü, motosikletin ve spor otomobilin olmadığı bir bölgeye tayin edilmiş.

İki teker sevgimi Türkiye’ye taşımış fakat neler neler yaşamıştım. Motosikleti öğretiyor fakat ben daha çok şey öğreniyordum. Türkiye’de motosiklet sürmek demek, sanki yarışmak demekmiş. Bunu önce birlikte çıktığımız grup gezilerinde fark ettim. Her gezi, bir gizli yarıştı. Devamlı biri birilerini deniyordu. Zaten trafiğe kapalı alanda resmi ve güvenli yarış yapmak, motosikleti spor olarak başlatmak fikri de buradan çıktı.

Manisa 1996
Bu fotoğraf çekildikten yarım saat sonra römork Gediz Köprüsü üzernde Jeep ten ayrılıp şarampole yuvarlandı, yarış motosikletlerim pert oldu

Ben takımı çalıştırdığım için hesap yapıyor, taktik ve start veriyordum. Dolayısı ile beni yarışırken gören yoktu. Hep merak ediyorlardı. İşin sihrini bozmamak için ben de hep kaçıyordum. Kendimin kabiliyet limitini biliyordum. Bizim çocuklar rahat durmadılar. Korktuğumu sandılar kaçamadım fakat yine de hatırlattım. Bak ben seni geçersem Türkiye şampiyonunu geçmiş olurum. Geçilirsem de şampiyona geçilmiş olurum. Vakit varken vazgeç dedim. Ok yaydan çıktı yarışacağız dedi. Gece görüşüm iyi olmadığı için şafak sökerken yarıştık. Meraklarını giderdim ve lakabım Şafak Şahini kaldı. Bu konu bir daha hiç konuşulmadı.

Fakat 23 yıl önce yaşanmış bir hikaye var ki okuduklarınıza inanamayacaksınız. 1999 yılıydı. Yarışlardan 1996 yılında şampiyon olarak çekilmiştik. İstanbul dışından iki genç geldi. Biri yarışmak istiyordu. Kırmadım, destek verdim. Kawasaki 1996 Zxr 750 Motosikleti, Dery Beattie Shoei kaskı, deri yarış tulumu, Sidi çizmeleriyle çok şık olarak teknik kontrole hazırladım. Telefon ile uzaktan taktik verip çalıştırdım. Kendisi de azimli ve kabiliyetli biriymiş ki ilk yarışında önemli isimleri geçerek üçüncü oldu.

Buraya kadar her şey çok güzeldi. Arada bana çok hızlı olduğunu ima eden mesajlar atmaya başladı. Sonra bizi bulunduğu şehre yemeğe davet etti. Bir Pazar sabahı Buket 1999 Cbr 600 F Honda’sı, ben de 1999 Gsxr 750 Suzuki’m ile hadi gidip bir yağlı pirzola yiyelim dedim ve gittik. Yemekte beklenen şarkı çaldı. Tolga abi deneyeceğiz değil mi diye sordu. Karımın önünde bana yarış teklif etmişti. Deneme yok her kalkış bir yarış dedim. Seninle tek bir yarış yapacağım. 400 metre, 1000 Metre ve tepede gazı kim bırakırsa. Fakat bir şeyi bilmiyordu. Bildiğim her şeyi öğretir, bir şeyi kendime saklardım. Yemekten kalkıp, götürdükleri beş kilometrelik düzlükte Buket start verdi ve sonuna kadar bizimle gazladı. İyi bir çıkışla Kawasaki’yi ikinci viteste aynama aldım. 400 metre bitti, 1000 metre bitti, tepede 270 km gaz tutarken baktım gelen geçen yok, gazı bıraktım. O esna aynamda bir ışık patladı. Kendi kendime, Tolga Kawasaki tepede yürür, gazı erken bıraktın dedim. Bir de baktım yanımdan tavşan sırt çantasının uçuşan kulakları ile Honda’sıyla roket gibi Buket geçti. Sonra ne mi oldu? Bizi otomobil ile takip eden çocukluk arkadaşına, motosikleti Motorium’a götürüp satıyoruz dedi ve öyle de yaptı. Nasıl bir hırs ise geçilen sanki motosikletti. Yarışta birçok Suzuki Gsxr 750 SRAD motosikleti geçtiğini unutmuştu. Bunu onun gençliğine vermiş, olayı çeyiz sandığına kaldırmıştım. Olay dört kişi arasında kaldı. Bir daha hiç konuşulmadı.

Yıllar içerisinde hiçbir şey olmamış gibi görüştük. Evlendi eşiyle tanıştık. Hatta defalarca motosikletler ile yurt dışına sürdük. Rahatsız olmasın diye onu hiç sollamadım. Sonrasında neden görüştük, işte onu cevaplayamıyorum. Büyük ihtimalle sevgidendir. Özünde çok sempatik ve iyi biriydi.

Bana WhatsApp ta özel bir grup kurmayı teklif etti, prensip olarak hiç bir yere üye olmadığımı söyleyerek kabul etmedim. Sen kur beni de eklersin kenardan izlerim dedim. Dokuz kişilik grupta bakalım ne zaman problem çıkacak derken bir arkadaşımın motosikletinin çantası ile dalga geçildi ve onu yapan gidene kadar sessiz kaldım. Gitmemesi için benden ricacı olmuştu. Kabul etmedim. Buna içerledi.

Bu olaydan sonra 2021 yılında yine bu arkadaşımız bizi grup halinde şehrine yemeğe davet etti. İstanbul’dan üç arkadaş Vadi İstanbul’da buluşup, interkom dan yaptığımız espriler ile yol boyu öyle eğlendik ki anlatamam. Buluşma yerine vardığımızda, davet sahibinin tavrı bütün neşemi kaçırdı. Aklıma yıllar önceki tuzak yemek daveti geldi. Çok sevdiğim diğer insanların keyifleri kaçmasın diye belli etmedim ancak motosiklet benim kırmızı çizgimdir. Kendimi iyi tanıdığım için, grup sürüşünde çizgiyi aşmaz inşallah diyerek sürdüm. Saygılı sürüş yapmak başka, yarışmak bambaşkadır. Yarış modunda zaten yükselen egolarımız tavan yapar hırs ile ya geçer ya patlarsınız. Akıllıdır bulaşmadı ve herkes evine sağlam döndü.

O geceki davette 1999 yılından beri dört kişi arasında kalan olayı saklamaya değmediğini fark ettim. Yemekte çok özel şaraplar sunuldu. Fakat benim o geceden itibaren saklayacağım daha özel bir şarabım olacaktı. Soğumaya bırakılacak ve zamanı gelince buz gibi içilecekti. İntikam şarabını hak etmişti.
Şarap soğuyor, arkadaşımız yollardan krize sebep olan çanta fotoğrafları atıyor konuyu kaşıyordu. Grupta o kadar kıymetli insanlar vardı ki onlar üzülmesin diye sabrediyordum. Sonunda patladı. Nereden buraya geldiğini grup arkadaşlarımın bilmeye hakkı vardı. 1999 yarış olayını önce onlar öğrendiler. Ve beni kim eklediyse o çıkartacaktı. Çıkartacaksın başka çaresi yok dedim. Ne yaptı dersiniz. 1999 yılında bana geçildi diye nasıl motosikletini sattıysa, parmağını o tuşa basmamak için kurduğu grubu terk edip kendini çıkarttı. Kendime sözüm var herkes hak ettiğini yaşayacak.

Unutmayın, hiçbir iyilik cezasız kalmaz.

Siz siz olun tanıdığınız insan ile asla yarışmayın, tanımadığınız insan ile de sürmeyin.

Jawa 1967

Rahmetli annem haklı çıktı. Benim hayatım tekerlekli araçlar ile geçti. Yazı aralarında (bak. … başlıklı yazım) gördüğünüzde, motorium arama motoruna basarak o yazıları okursanız, bu yazımda özet geçtiğim bölümlerin detaylarını okumuş ve yaşanmış deneyimlerimde kendinizden mutlaka bir şeyler bulursunuz.

2022 yılı motosiklet sezonu hayırlı olsun. Hala öğrenmeye, paylaşmaya ve motosiklet sürmeye devam. Ta ki yan sehpadan motosikleti doğrultana kadar.

Tolga Büyüköner
Motosikletçi
04.05.2022

%d blogcu bunu beğendi: