Dün, Bugün, Yarın

Ellili, altmışlı yılların gözdeleri, Harley Davidson’lar, Triumph’lar, Ariel’ler, Norton, Matchles, BSA ve BMW’lar. Yetmişli yılların başına kadar, o zamanın güzel İstanbul’unda, Dolmabahçe Saray Medanı’nın hemen karşısındaki Sebil ismiyle anılan tarihi kahvede toplanırlar, sabaha kadar motosiklet muhabbeti yaparlardı.

Çok sevdiğim Çekoslovak 1,25 CZ’mi, onların kızmayacağı bir kenara çeker, yan masadan bu sohbeti dinlerdim. Konu; o marka üstün, bu marka hızlı,ben seni geçerim, var mısın Çorlu’ya gidip gelmecesine gibi hep iddialar üzerine dönerdi.

Yetmişli yılların başında otomobil sektörü gerek yerli üretim, gerekse ithalat yaparak atağa kalkınca, Sebil’deki ağabeylerimiz altlarına birer Anadol veya Murat 124 çekip onları, küçük direksiyonlar, ahşap vites topuzları ve sis lambaları ile süslediler. Dolmabahçe Saray Meydanı’nın meşhur çaycısı Neşeli’ye takılıp aynı sohbetleri otomobil üzerine yapmaya başladılar. Sebil’in önündeki motosikletler, bir bir eksildi ve kayboldu. Şimdi çok iyi anlıyorum ki motosiklet Türkiye’deki gelişmesinde ilk mağlubiyetini o dönem aldı.

Seksenlerin sonlarına doğru, Japonların makineleri gözükmeyen hız motosikletleri de bizim gözdemiz oldu. Biz de şimdiki Bostancı Otobüs Meydanı’nda toplanır olduk. Sohbetlerimiz Sebil’deki ağabeylerimizin aynısı oldu. Yalnız bizim hız göstergemizin rakamları ve egzostlarımızın modülasyonları oldukça yüksekti. Gece yarışları yapılırdı. Bir gün o geçti, bir gün öbürü. Bir farkımız oldu. İçimizden altımız yedimiz motosiklet sevgisini profesyonelliğine taşıyıp mağaza açtık. Bulunmayan Japon motosikletlerini ithal edip, getirdi sattı. İthalat yapmayan Japon ikinci el pazarını başlattı. Bakir olan bir konuya öncü oldu ve yatırım için pazar arayan büyük kuruluşlara rehberlik yaptı. Bugün kü motosiklet markalarının Türkiye distribütörlüklerinin temelini attı. Medya’ya motosikleti öğretip, destek verip, kamu oyu ile iletişim sağladı.

Birbiriyle asla geçinemeyen bu insanlar, birbirlerine üstünlük kurma mücadelesi verirken, başarılarının Türk motosikletçisine çok büyük hizmetleri oldu. Eğer bugün Türkiye’de dünyaca ünlü motosiklet markaları pazarda yerini almışsa, motosikletin üzerinde insanlar dünya markaları kaskları takabilip, gayet sık ve kaliteli korumalı giysilerle dolaşabiliyorlarsa, her ay gazete bayilerinden Motosiklet Dünyası gibi batı standartlarında bir motosiklet mecmuası alıp, Türkiye ve dünyadaki motosiklet olaylarını takip edebiliyorlarsa, bu insanların mücadelesi sayesindedir. Ayrıca ticaretleri son derece düzgün olan bu insanların, bir araya gelmeleri mümkün olmadığına göre, pazarda rakip markalarla verecekleri seviyeli mücadelenin, kaliteli markaları hak ettikleri yere taşıyacaklarına ve motosiklet sektörüne olumlu hizmetlerini devam edeceğine inanıyorum.

Motosikletçi
Tolga Büyüköner
Kasım 1996

%d blogcu bunu beğendi: