Büyük Kaçış

Great Eccape (Büyük Kaçış) filmi Steve Mc Queen’in 70′ lerde izlediğimiz ve basın yazılarımda Haziran 2001 tarihli “Motosikletli Kız” başlıklı yazımda anlattığım önemli bir filmin ismidir. Unutulmayan sahnesi ise, Triumph motosikleti ile hapishanenin tellerinin üzerinden dublör kullanmadan atlama sahnesidir.

Triumph 2012 yılında Steve Mc Queen imzası ile bu motosikletten sınırlı sayıda üretmiş ve Türkiye iki adet almıştır. Bunun bir tanesi sıfır olarak bir arkadaşıma ait benim de özenerek hazırladığım koleksiyonda muhafaza edilmektedir.

Steve Mc Queen, Great Eccape, 1963

Triumph Bonneville T100 Steve McQueen Edition, 2012

Bir insanın özgürlüğünün kısıtlanması, insan olana en büyük cezadır. İstanbul’un 60’lı yıllarını bilen, bütün güzelliklerini içine çeke çeke özgürce yaşayan, Nişantaşı’ndan Tarabya’ya değil motosikletim, otomobilimle on beş dakikada gidebilen biri olarak, bu günkü İstanbul’a dayanamadım. Düşünün ki son yirmibeş yılımı evim işim 150 metrenin içinde yaşamış, trafiğe çıkmamış biri olmama rağmen. İstanbul’da sosyal yaşam bitmiş durumda. Yani siz bir arkadaşınızla iş çıkışı bir yerde buluşup iki sohbet etme lüksüne sahip değilsiniz. Evinize sağ salim dönebildiyseniz şanslı sayılırsınız.

60’larda Almanya’nın Türkiye’den işgücü ihtiyacı ile başlayan köyden kente göç akımı, İlyas Salman, Kemal Sunal gibi kıymetli sanatçılarımızın canlandırdığı, yatak yorgan sırtta Haydarpaşa Garı’nda trenden inme sahneleriyle ivmelenirken, “Toprağın Kızı” Selma Devrim’in “Götürmeyin beni kente, köyümde mutluyum ben” demesine rağmen durmadı ve bu günlere gelindi. Nüfus artışı, plansız şehirleşme ve artan ekonomik ağırlık buna eklenince iş dayanılmaz bir hal aldı. İşte özellikle İstanbul’un ve büyük şehirlerin durumu budur.

Kemal Sunal (1944 – 2000)
Değerli sanatçımızı sevgi ve saygıyla anıyoruz.

Gelelim madalyonun öbür yüzüne. Kent’ten köye göç. Her zaman söylerim; ne olursa olsun, bir şeyin orjinaliğini bozarsanız artık onun güzelliğini bulamazsınız. Ne yazık ki, işin bu yönününde orjinalliği bozulmuştur.

Kültür denilen şey insanların yaşadığı coğrafyada kendi bölgesine has edindiği dokudur ancak.

Türkiye, bütün Dünya’nın gözü üzerinde olan, üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimin dengeli yaşandığı coğrafyada bize nasip olmuş bir yeryüzü cennetidir. Bizler sadece tarihimizi ve doğallığımızı muhafaza etsek yeterli olacakken, rant uğruna bütün güzelliklerimizi mahvediyoruz.

Size soruyorum geleneksel ikramımız diye böbürlendiğimiz Türk çayı nasıl demlenir ve ne şekilde içilmelidir. Çay suyu kaynatıldıktan sonra onyedi dakikada demlenir ve yarım saatte tüketilmelidir. Klasik kırmızı altın süslü beyaz porselen çay tabağında, ince belli cam bardakla sunulur. Bütün Dünya’nın İstanbul denildiğinde ilk akla gelen turistik semti Sultanahmet’te bile çay, plastik sandalye eşliğinde, plastik bardakla verilmektedir.

Bütün bunları ben düzeltemem ama kendi hayatımı düzenleyebilirim. Hiç plan yapmadım ve ani aldığım kararlardan bir ikisi hariç zararını da görmedim. Motosiklet, hayatımın 50 yılını büyük bir aşkla yaşamama sebep olmuştur. Çocukluğuma ayrı, gençliğime ayrı, işime ayrı, evliliğime ayrı renk katmış, ruhu olan en önemli araçtır. O halde emekliliğime de ayrı bir renk katacağına inanıyorum. Gençlik yıllarımda yollar çok tenhaydı. Jawa motosikletimle Samatya’dan sahile iner, deniz havası alarak yavaş yavaş keyifle Yeşilyurt’a gider arkadaşlarımla buluşurdum. Çok güzel günlerdi.

Buralar da yeşil ve sakin.

Her şey aslına döner.

Tolga Büyüköner
Motosikletçi
08.02.2015

One thought on “Büyük Kaçış”

Yorumlar kapalı.